Başkenti: Tahran
Dil: Farsça (resmi), Azeri Türkçesi, Kürtçe, Beluci, Farsa ağızları
Resmi dil olan Farsça, Arap harfleriyle yazılmasına karşın Hint-Avrupa dil ailesindendir. Nüfusun yarıdan fazlası Farsça konuşur. İkinci yaygın dil, nüfusun %45’ini oluştura Azeri Türklerin konuştuğu Azeri Türkçesidir. Beluci, Kürtçe, Farsçanın iki yerel ağzının yanı sıra Gilaki ve Mazenderani konuşulan diğer başlıca dillerdir.
Din: Müslüman (%90 Şii, %8 Sünni), Hristiyan, Musevi. %99 oranındaki Müslüman nüfusun büyük çoğunluğu Şii’dir (%90)
Para birimi: 1 Riyal = 100 Dinar
Başlıca Turistik Şehirleri: İsfahan, Meşhed, Tebriz, Şiraz, Ahvaz, Bahtaran, Kum, Urmiye, Reşt, Hamedan
İran, Güneybatı Asya’da tarihi çok eskilere uzanan bir devlettir. Ortadoğu’nun en eski uygarlıklarından birinin kurulduğu ülke toprakları; güneyden İran (Basra) Körfezi ve Umman Denizi; kuzeyden Ermenistan, Azerbaycan, Hazar Denizi ve Türkmenistan; batıdan Türkiye ve Irak, doğudan Afganistan ve Pakistan ile çevrilidir.
Yüzey Şekilleri: Yüzey şekilleri açısından belirgin bir bütünlüğün göze çarptığı ülke toprakları, büyük ölçüde dağlık alanlar ve yaylalardan oluşur. Ortalama yükselti deniz düzeyinin üstünde 915 mt’dir. Düz alanlar ve ovalar toplam yüz ölçümünün yalnızca %7’si kadardır. Batıda, kuzeyde daha yoğun olan dağ sıraları iki ana bölge oluşturur: Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye, Irak sınırlarından güney-doğu doğrultusunda 2.250 km boyunca ilerleyerek Pakistan sınırına uzanan Zagros Dağları ve ülkenin kuzey sınırını oluşturan Elbruz Dağları. Bu iki sistem arasında, doğuda dağınık ve daha alçak tepelerde oluşan Doğu Dağlıkları bulunur.
Böylece oluşan dağ sınırları arasında her biri en alçak noktalarında birçok bataklık ve kum çölleri içeren çok sayıda havzanın oluşturduğu Merkez Yayla yer alır. Kuzey uçtaki Hazar Denizi kıyı bölgeleri ve Mezopotamya Ovası’nın İran’daki kır uzantısı olan Huzistan Ovası sözü geçen dağ sınırlarının dışında kalır
Zagros Bölgesi, Mezopotamya Ovası’ndan dik bir biçimde yükselen dağ kıvrımlarının oluşturduğu bir bölgedir. Bu bölgenin kuzey kesimi, Türkiye’nin doğusundaki dağlık alanlar ve Azerbaycan ve Ermenistan’da Kafkas Dağları ile uzanır. Bu bölgede dağ sıralan volkanik tepelerle kesintilere uğrayan düzensiz ve çıplak bir yayla görünümüne bürünür. Ülkenin kuzeybatısındaki en büyük volkan tepeleri Savalan ve Sahand’dır. İran’ın en büyük gölü olan Urmiye Gölü (Rizaiye), Zagros Bölgesi’ndeki sığ bir havzada yer alır.
Derinliğinin az oluşu, yüksek tuz oranı nedeniyle balıkçılık ve sulama için oldukça elverişlidir. Zagros Bölgesi’nin güneyinde yükseklikleri 3.650-4.250 m arasında değişen, çoğunlukla koşut olarak seyreden dev dağ sıraları yer alır. Daha güneydeki kesimlerde ise Zagros Dağlan, düzenli biçimlerini ve yükseltilerini yitirir. Bu bölgenin en çarpıcı kesimi Şiraz Havzası’dır. Ülkedeki ikinci önemli doğal bölge, Demavend Tepesi’nde doruğa ulaşan, çok yüksek olmakla birlikte, dar dağ sıralarında oluşan Elbruz Bölgesi’dir. Kış aylarında büyük oranda karlarla kaplı olan bu bölgenin kuzeyinde Hazar Ovası ile Hazar Denizi yer alır. Elbruz Dağı’nın güneyinde kalan kurak bölgelerde yönetim merkezi Tahran‘ın kurulduğu dağların yamaçlarında bulunan Veramin Ovası, bu bölgelerden biridir. Doğu Dağlıkları, tuz çölleri, bozkırlar, tepelerden oluşan, yerleşim için oldukça elverişsiz bir alanda yer alır. Kuzeydoğuda bulunan Horasan ve Meşhed’de ise toprak, tarım için elverişlidir. İran topraklarının merkezinde kalan bölge çoğu kum çölleri ya da derin tuz bataklıkları içeren tuz havzalarından oluşur. Bu bölgenin belirli kesimleri tümüyle boştur, buna karşılık içlerinde önemli turizm merkezlerinden İsfahan’ın da bulunduğu bazı kesimlerde toprak büyük ölçüde verimlidir. Güneydoğu kesiminde yer alan Huzistan Ovası, Dez Barajı’ndan sağlanan sulama olanakları sonucu verimli bir duruma getirilmiştir. Ülkenin başlıca adası, İran Körfezi’nde, Hürmüz Boğazı’nda Kişm Adası’dır (1.336 km2).
İklimi; Gerek toprakların deniz düzeyinden çok yüksek bir konumda olması, gerekse Sibirya’dan gelen hava kitlesi, kışların son derece soğuk, buna karşılık Hindistan ve Arabistan’dan kaynaklanan ve özellikle yaz aylarında etkili olan akımlar ise yazların çok sıcak geçmesine yol açar. Ülkenin büyük bir bölümünü etkisi altına alan yağışlar, yalnızca ekim ve mart ayları arasında görülür. Bazı kesimlerde nem oranı yüksektir. Doğudaki topraklarda yılın belli aylarında etkili kum fırtınaları yaşanır. Yıllık ortalama yağış tutarı 100-250 mm arasında değişir. Ülke genelinde sıcaklık, yaz aylarında +38° -9°C’dir.
Bitki Örtüsü ve Hayvanlar; Hazar Bölgesi’nde yarı tropikal geçici ormanların yanı sıra, dağlık alanların derin vadilerinde de ormanlara rastlanır. Öteki yerlerde bitki örtüsü cılız ve seyrektir
Büyük iklim farklılıklarına, geniş bozkır yarı çöl alanlara karşın, çakal ve kurt gibi etoburlar yaygındır; yaban-domuzlan, dağ keçileri, muflonlar dağlık alanlarda; çeşitli kemirgenler, sürüngenler çöllük alanlarda yaşar. Kuzeybatıda yaşayan siyah ayıların soy
İran 1.648.000 km2’lik yüz ölçümüyle ülkesidir. 2013 sayımına göre nüfusu 74,5 milyon olup nüfusun din ve mezheplere göre dağılımı; %90 Şii, %8 Sünni ve %2 Zerdüşt, Hristiyan ve Yahudi şeklindedir. İran anayasasına göre, resmi dini İslam, mezhep ise Caferi’dir. Dini ve mezhepsel azınlıkların ibadet serbestisi anayasanın garantisi altındadır. Meclis’in sahip olduğu 290 sandalyenin 5’i azınlıklara tahsis edilmiştir.
Resmi rakamlara göre etnik yönden İran nüfusunun %35’i Fars, %45 Azeri Türkleri , %7 Kürt, 2% Beluç, %7 Arap, %2 Afganlar ve %2 ise Türkmen kökenlilerden oluşmaktadır. Yaygın bir kanaate göre, Fars kökenli nüfus ile Türk kökenli nüfus takriben birbirine eşittir. Nitekim üst düzey yöneticiler arasında bu yönde denge oluşturulmaya özen gösterildiği dikkat çekmektedir. Örneğin, Fars kökenli Ayetullah Humeyni’den sonra, Türk kökenli Ayetullah Hamaney Velayet-i Fakih makamına getirilmiştir. Yakın geçmişte, cumhurbaşkanlığı ve meclis başkanlığı makamları arasında da benzer dengelemeler görülmüştür. İran’ın diğer bir özelliği de pek çok sınır komşusunun olmasıdır. İran’ın karadan ve denizden komşularının (Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan, Kuveyt, Irak, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Umman, Pakistan, Afganistan, Rusya, Kazakistan ve Türkmenistan) sayısı 15’tir. İran’ın 5.500 km’lik kara ve 2.500 km’lik deniz hududuna ilaveten Hazar Denizi’nde de 750 km’lik sahili bulunmaktadır. Ülkede okuma-yazma oranının %90’na ulaştığı yolunda basın haberlerine rastlanmıştır.
Tarih boyunca Rus-İngiliz nüfuz mücadelesine sahne olan İran, her iki dünya savaşında da tarafsız kalma çabasına karşın, bu iki güç tarafından nüfuz bölgelerine ayrılarak işgal edilmiştir. Bugün İran’ı Avrupa’dan ayıran ülke Türkiye olup İran’ın diğer batı ve kuzeybatı komşuları olan Ermenistan ve Azerbaycan da Avrupa Konseyi üyesidir. Körfez ülkelerinin ihraç ettikleri petrol Hürmüz Boğazı’ndan geçmektedir. Her ne kadar Hürmüz Boğazı’nın büyük tankerlerin geçişine müsait olan 45-60 metre derinliğe sahip kısmı Boğazın İran tarafındadır. Bu itibarla Hürmüz Boğazı’nın kontrolünün İran’ın elinde olduğunu söylemek mümkündür.
İran, 1501 tarihinden beri, İslam dünyasındaki ilk resmi Şii devlet olup Ehl-i Beyt inancına sahiptir. Din adamları arasında hiyerarşik düzen vardır. Her mümin Şii, 12. İmam’ın gaybubetinden sonra güvendiği bir Ayetullah’ı taklit ile mükelleftir. Halkın çoğunluğunun Ayetullah Humeyni’yi taklit etmesi sonucu, onun Paris’ten verdiği buyruklarla uyum halinde, İslam devriminin gerçekleşmesi kolaylaşmıştır. Devlet yönetimi teokratik bir sisteme dayanıyorsa da, çoğunluk esasına göre 4 yılda bir yapılan seçimlerle cumhurbaşkanı seçilmektedir. 290 üyeli Meclis’e girebilmek için milletvekili adayının öncelikle İçişleri Bakanlığı, İstihbarat Bakanlığı ile Muhafızlar Konseyi’nden müsaade alması gerekmektedir. Muhafızlar Konseyi üyelerinin 6’sı din adamlarından diğer 6’sı ise meclis tarafından seçilmiş hukukçudan oluşmaktadır. Muhafızlar Konseyi ayrıca kanunların anayasaya uygunluğunu da denetleyen kurumdur.
İran’da Cumhurbaşkanı modern anlamdaki devlet başkanı olmayıp daha ziyade icranın başı gibi görev yapmakta, buna karşın devletin ana organlarını da kontrol eden Velayet-i Fakih devlet başkanının görevlerini üstlenmektedir. Velayet-i Fakih teorik olarak 86 din ulemasından oluşan Uzmanlar Konseyi tarafından seçilmektedir. Ancak Humeyni kendisini bu göreve atamış, yardımcı olarak da önce Ayetullah Montazarı’yi seçmiş, 1989’da ise o zamanki Cumhurbaşkanı Ali Hamaney’i seçmiş, Uzmanlar Konseyi de bunu tasdik etmiştir. Velayet-i Fakih’ın lideri, kolluk kuvvetler ve silahlı kuvvetler dahil yargı ve icranın tüm uygulamalarına müdahale yetkisini haiz olup her bakanlıkta ve her eyalet valisinin yanında bir de temsilcisi bulunmaktadır.